6 Nisan 2016 Çarşamba

Ziraat doktoru

Ziraat doktoru bir vatandaş, (Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Endüstri Bitkileri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fikret Akınerdem) der ki, "acı kavun da neymiş, çok zararlı, sakın ellemeyin ha". (Acı kavun halk arasında eşek hıyarı olarak da bilinir.)

Yok, aslında öyle dememiş ben özetledim. O demiş ki;

http://www.milliyet.com.tr/olume-bile-neden-olabiliyor--pembenar-detay-sagliklibeslenme-1978803/

Sanırım unvanındaki "Dr." kısmının kendisine tıp ilmine istinaden verildiğini zannediyor. Birisi kendisini uyarsın adam kendini doktor sanıyor zira.

Peki bu kadar anormal olan nedir "sipariş" edilmiş röportajda? "Acı kavun faydalı bir bitki olsaymış Anadolu insanı ona eşek hıyarı ismini takmazmış". Doktorumuz tıp bilmediği gibi ülkesini de tanımıyor. O bitkiye bu ismi veren aynı Anadolu insanı değil mi "faydalı" diye kullanan? Yani diyor ki "insanlar bunu faydalı sanıyor". Hangi insanlar? Faydalı olsa ona eşek hıyarı demeyecek olan insanlar mı? İnsanımız da bir acayip, "faydasız diye" eşek hıyarı şeklinde isim takıyor hem de faydalı diye ilaç niyetine kullanıyor..

Tamam, çalışmadığı, cahil olduğu yerden sorduk. Peki, kendi uzmanlık alanı olan ziraat hakkında soralım; sayın ziraat mühendisi, aynı Anadolu insanının tüm bitkilere hayvanlara atıflı isimler verdiğini bilmiyor mu? Yoksa acaba aşırı Latince'den devrelere zarar mı vermiş de bir bitkinin eşek hıyarı diye eski ismi olduğunu biliyor fakat diğerlerini bilmiyor?

Hala bir ışık yanmadı mı? Anadolu insanının faydalı bitkilere verdiği isimler; kuşkonmaz, ayıboğan, katırtırnağı, devedikeni, it gülü.. Şimdi sayın "Prof. Dr." Fikret Bey'e sorsak, hayatında hiç "kuşburnu" çayı içmemiş mi? Eminim içmiştir. Hmm.. Peki ziraat mühendisimiz kuşburnunun Anadolu insanı tarafından "it gülü" olarak adlandırıldığını bilir mi acaba? Faydalı olsa it gülü derler miydi hocam? Bak şimdi, yumuşatmak için ismi "it gülü" olan bitkiye aynı zamanda "kuşburnu" da demeye başlamışız ama hayret o da bir hayvan ismi. Sanırım tıp bilmediği gibi kendi mesleğini de pek bilmiyor anabilim dalı başkanımız.

Ayrıca düşündüm de, ziraat biliminde uzman olmayan biri olarak birçok zehirli bitki ve hayvan ekstraktlarından ilaç üretildiğini ben biliyorum da, ziraat profesörü mü bilmiyor? Yani "aman bu bitki zehirli" diyerek insanları yönlendirdiğiniz "konvansiyonel ilaçlar"ın yüzlercesi o zehirli bitkilerden üretilmiyor mu zaten?

Biraz alaycı oldu farkındayım. Fakat bırakalım bu ayakları. O bitki zararlıdır şu bitki zehirlidir, siz sadece hap yutun, siz sadece pahalı ama faydasız tedavileri uygulayın gibi maksatlı şeyleri hadi doktor ağzıyla söylüyorsunuz bari ziraatçi ağzıyla söyleyip insanları daha fazla salak yerine koymasanız ya?

Evet, bu bitki zehirlidir, öyle ağzına alınıp çiğnenip yutulmaz, kullanmayı bilmek ve amacına göre kullanmak gerekir. Bununla birlikte "bilim insanı" olarak söyleyebildiği tek şey "faydalı olsa eşek hıyarı denmezdi" olan profesörümüze zihninde bir canlanma olana kadar yazının gerekli yerlerini tekrar okumasını rica edeceğim.

26 Ocak 2014 Pazar

Tarih geçiyor alçaklık baki kalıyor

Alçağın birisi Hatay'da polis tarafından öldürülen Ahmet Atakan hakkında şöyle yazmış:

Ad: Ahmet
Soyad:Atakan
Soy:Arap Alevisi
Memleket:Hatay
Yaş:(22)

Çocuk 22 yaşında...
Ak Parti 11 yıldır iktidar. bildiğinden beri iktidarda Ak Parti var. Ne başka hükümetler görmüş, ne develüasyonlar, ne krizler görmüş .. İmf'nin yakamıza yapışıp memleketi soyduğu günlerden haberi bile yok. Altına kaçıran başbakanların ismini dahi bilmez. O başbakanları pijama ile karşılayan lakayıt iş adamlarının kim olduğunu da bilmez. Memlekette bir gecede bankaların hortumlandığını, tüyü bitmemiş gerçek yetim hakkı olan vatandaşın milyarlarca lirasının çalındığını da belli ki kimse söylememiş.

Gazete manşetleri ile memlekete yön verilen günlerden,haberi dahi yoktur. Esnafın birinin bir yazar kasa fırlatması ile Türkiye'nin 20 yıl kaybettiğinden de eminim haberi yok. Sahi yaşı kaçtı ölen gencin?
Bebek katili Esed'e nur yüzlü arkandayız diyormuş Hemde o esedki, kendi vatandaşlarına en ağır silahlarla saldırıp yüzbinde fazlasını öldürmüş, milyonlarcasını komşu ülkelerde sığınmacı konumda yaşatıyorken..

Peki Suriye'ye ait olan Golan tepelerine İsrail'in sahiplenip Golan tepelerini Suriye'den işgal ettiğini biliyor muydu? Bence hayır, dedim ya yaşı daha 22, hiç birşeyden haberi yok.

Türkiye'nin ne badireler atlatarak buralara geldiğini bilmez.
Peki şimdi katil devlet mi? Yoksa çatıya çıkartıp güneş panellerini sök polise at diyenlermi... Yada, bu gence hiçbirşey öğretmeyen nasihat etmeyen anne ve babası mı? Yoksa daha 22 yaşında olan genci kullanıp, yalanlar söyleyip, siyasi emelleri için provakatörlük yaptırıp kullananlar mı??

Sahi bu genç 22 yaşında ne gördü??



Bir yazar kasayla 20 yıl kaybeden Türkiye 11 yılda insanlığını dahi kaybetmiş durumda. Yine dayanamadım ve ona şöyle yazdım:

Çok iyi olmuş öldüğü, 22 yaşında çok bile yaşamış değil mi kardeşim? Hele ki bir de Aleviymiş, hem de Arap Alevisi! Gebersin it! Değil mi efendi? Bu nasıl bir ahlaksızlık nasıl bir fişleme ey alçak!

Bakın size ne anlatacağım; Ammar b. Yasir, hakkında "tepeden tırnağa iman dolu" ayeti inen bir sahabedir. Allah Resulu ona şöyle buyurmuştu: "Ey Ammar, seni azgın ve yoldan çıkmış bir topluluk şehit edecektir". Ammar, Sıffin savaşında Hz. Ali'nin yanında Muaviye'ye karşı savaşırken Muaviye'nin ordusu tarafından şehit edildi. Orada hengame koptu ve Resulullah'ın bu hadisini bizzat duyup hatırlayan bazıları savaşı bıraktılar, bazıları ise savaş esnasında saf değiştirdiler. Hengame öyle büyüdü ki savaşı kaybedeceğini anlayan azgın topluluğun lideri Muaviye, "Ammar'ı biz öldürmedik, Ammar'ı buraya getiren Ali öldürdü" diye bir hile yaydı ve insanları yine kandırdı.

SUBHANALLAH! Tarih ancak bu kadar tekrar edebilir! İnsan ancak bu kadar alçak olabilir! Şimdi azgın olduğunu Resulullah'ın ilan ettiği bu topluluğun evlatları bugün aynı yalanları uyduruyor, aynı alçaklıkları yapıyor! Demek onu polis öldürmedi, oraya getirenler öldürdü ha! Subhanallah inanmakta zorlanıyorum, ne kadar da aynı cümleler bunlar! Allah'ın laneti zalimlerin ve yalancıların üzerine olsun.

Elbette sizler cahil bir topluluk olduğunuz için herkesin de cahil olduğunu ve 22 yaşında olan bir insanın kendisinden önceki dünya ile alakalı hiçbir şey bilmediğini de zannediyorsunuz. Ve bu onu sizin gözünüzde ölüme layık hale getiriyor. Güya 22 yaşında sahi ne gördü diye alay ediyorsunuz, sanki sizler her şeyi görmüş gibi. Oysaki sizin geçmişle ilgili neler bilmediğinizi görüyor musunuz?

Şerh: Ne o genci tanıyorum, ne de falan haklı filan haklı diyorum. Sadece batılın ve kötülüğün bu kadar haykırabilmesine üzülüyorum. Fakat Allah nurunu tamamlayacaktır, kafirler istemese de.

15 Ocak 2013 Salı

Sen mi Yoksa Ben mi? Evet mi Hayır mı?



Haayırlar çoğaldığında evetler kerbe düştü. Evetler çoğaldığında haayırlar peşinde koşar oldum. Oysa ki hayırlar hep beni çağırmakta, gayrılar benden kaçmaktaydı. Evetin indinden pekilerle döndüm, pekilerin belasıyla geçmese bari ömrüm

Şimdi hep beraber evet deyin. Evet..



Ağrıyorum sebebinden
Dinmiyorum sebebimden

Ağlıyorum günahlardan
Susmuyorum istiğfardan

Ben de kulum bu turabdan
Almıyorum ibretlerden

Mehmet Ağa'ya Tribute

Tahtaya yazdığımız hesaplar kabardı Mehmet Emmi.

Demişler ki:


Yine zindan oldu dünya başıma,
Gönlüm ataşlara yandı gidiyor,
Ömrüm boş hayale kandı gidiyor.

Dedik ki:


Giydik sarı çizmeleri,
Bir adım daha attık,
Terk etmeye bu zindanı.

Gidiyoruz vermeye hesabını,
Perdeler kalkınca artık,
Gördük ateşlere attığımızı

Ağlayan kaya

Kayada bile yeşermiş çiçekler, çünkü birileri onlarla konuşmuş. Kızıl toprakta kurumuş çiçekler, çünkü birileri onlarla konuşmuş. Yarmış tam ortasını çiçek kayanın da, gık dememiş, görmüş toprakta solan gülü de hık demiş. Sulamış içini yarıp gideni, demek ki kayalar da ağlarmış.

Miyamu?


Ey hikmete ismini veren Hekim rabbim;

 Belki bu defa geçer diyerek mi kaldığım sınavların tekrarını yapıyorsun?
 Yoksa ben hayat kompozisyonunu bütünüyle mi yanlış anladım?

 Ey sabrı öğretirken sabrı tükenmeyen Sabur rabbim;

 Bütün sınavlarda aynı yanlış cevapları görmekten de mi bıkmıyorsun?
 Yoksa ben konuşmanın sabır olduğu yerde susmayı mı yeğledim?

 Ey kurtulunmakla and olunan Metin rabbim;

 Sen dünyayı omuzlayıp Fatımasına vurulana bile sükûnet veriyorsun
 Yoksa benim önüme sükûneti koydun da huzuru mu bulamadım?

 Ey mecbur olduğuma musallat olan diri rabbim;

 Tadacak olduğu tatmakta olduğundan daha acı olmayanı bekletiyorsun
 Yoksa ben hayatta buldurduğunu, ölmeye mi hamlettim?

 Sen hem Dârr'sın hem Kâbid, hem Sâmedsin hem Bâsit
 Herşeye de Kâdirsin, ne olursun nazar eyle ey Hamid

İnsan mısın nesin?


Ne yaparsın diye sordular. Sahada insanlık dedim. İşimi beğenmediler, sigortam yoktu; maaşımı ödemediler. Şimdi insanlığı masa başında yapıyorum.

 Ne maaş istersin diye sordular, illel meveddete fil kurba dedim; sen yakın değilsin dediler; şimdi uzaklardayım.

 Ne zaman döneceksin diye sordular. Pusulaya itibar ettiğimde dedim; sende pusula yok dediler. Şimdi yıldızımı arıyorum.

 Sen seçmedin mi diye sordular. Attığım imza ile aldığım sözleşme farklıymış dedim; epey de ahmakmışsın dediler. Şimdi seçilmeyi bekliyorum.

 Sen kimsin ki arkadaş diye sordular. Ben bir parça turabım dedim. Hiç değerin yokmuş dediler. Şimdi çamura batmış bir altın olmayı arzuluyorum.

 Sen istemekte ihtiyar sahibi misin diye sordular. La havle dedim.. illa billah dediler. Ah eyledim hah dediler, ne söyledim yok dediler. Şimdi kaybolduğum yerden bile gidiyorum.

 Karar kıldık sana dediler; gözümü çevirdim; Allah seçenlerin en hayırlısıdır dedim. Sana veyl olsun dediler, O'na hamd olsun dedim. Layık değilsin sunmaya dediler; şimdi içimdekileri, gömmeye gidiyorum.