29 Nisan 2012 Pazar

Karar mekanizması

Birisi çizmiş:

İnsan çabalar, uğraşır, hayatını koyar ortaya; sonra bir karar mekanizması çıkar, "yere bırakın" der ve fark etmeden hayatını bırakır gider. Epey bir zaman geçtikten sonra, "hani nerede hayatım ne oldu bana" diye ceplerini karıştırmaya başlar, fakat "dur bir geri dönüp arayayım" diyecek vakti de kalmamıştır, zira varacağı yere ulaşmıştır.

Zira önden gidenler, geride kalanların öncüsüdür.

Büyüyünce ne olacaksın?

Bu dünyada bir filan var, bir de Turab Garip var. İki kişi birden olmak çok zor; daha çetin olan bir şey de var ki o da; birinden birine mahkum edilmektir. Dün Turab unutuldu filan hatırlandı. Devran döndü; bugün filan unutuldu, geriye sadece Turab kaldı, hatta turâbın tozu.

Heyhat, ne garipti hayat ey Turab! Ey toprak oğlu toprak, seçemedin mi hangisi olduğunu? Çok yazık, çünkü senin yerine çoktan seçim yapıldı ve karar verildi. Ve denildi ki; "Sen! Bunu hak ettin!"

Bir tek sözden dahi yoksun bırakıldın, güzellik ise sana çoktan sırtını döndü. Şimdi geri dön; çünkü bugün aslında ikisi birden unutuldu.


Biz elbette yeryüzündeki herşeyi kuru bir turab (toprak) haline getireceğiz.. O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler.. (Kehf 8, Abese 40)

Turab özel değil mi, pancar pezik değilse? Yürekten çizgilerle

Birisi çizmiş:



Ee Allah boşuna yaratmamış milyarlarca insanı. Bir insan kendine hem turab hem de özel diyebilir mi, deli miyim neyim :) Turab hiçbir zaman özel değildir ve yeri her zaman doldurulabilir. Hem turab hem de Turab.

Göndermeyi gönderme

Kalbimde bir "gönderme" çanı çaldı. Az daha gönderme yapacaktım. Anında zihnimde bir "gönderme" ışığı yandı, ben de göndermedim. Işık yandı lakin ışığın yaktığı yerlere bir Hızır yetişmedi..

Nice adn haremlerin
Sultanısın ey Deva.
Gönlüm senin haremin,
Onu da boş bırakma..

Sen sığarsın oraya,
Gönlüm çok dar olsa da.
Perişanım ey mevla,
Yetiştir Fatımaya..


İlkokul kitaplarından fırlamış gibiyim değil mi? Olsun, zaten terk-i yar etmişsek de, anamıza ağlıyoruz. Belki rabbinin rahmetiyle acır evladına diye. Gerçi böyle evlat olmaz olsun, ümidimiz bizde değil zaten, kapılarda sıkışan tahire-i sinede.. Dövülmüş sinende sine döven yetimlere yer yok mu ana? Bıraksan keşke yapışsak, razıyız eteğindeki toza!

Fuzuli'ye Tribute

Fuzuli demiş ki:

"Ey ömr gel imdi başa sen hem
Çeşmime tire oldu alem

Âlem hoş idi ki vâr idi yâr,
Çün yâr yok,olmasın ne kim var

Ey can men-i hastadan veda et
Bir hasta ile yeter niza et

Müştakınım ey ecel kerem kıl
Def-i elem eyle ref-i gam kıl
"



Turab der ki:

İştiyakımız halbuki ecele değildi
Maksud-u müştakımız berzah değildi

Def eylemiş ki neyi bilmez kulların
Sandıkları elem-u gam değildi

Sandılar ki sandık

Gördün mü? Yine boşa gitti; söylemek..

Sustuk. İstedik ki dinlemek;

Dediler ki "sen sağ ben selamet"

Oysa çoktan gitmişti ki selamet?

Biz de kendimize dedik ki, "selam et".

Ne güzel de söylemişti Allah:

"Duyacakları ancak selam.. selamdı"

Kim bilir Allahım kulun neler... Neler sandı?


Sandık.. Ki sandığımızda hata etmişiz.
Sandık ki; içine konulup raflara kaldırılmışız.